
-Ben ilim sehriyim, Ali de o sehrin kapısıdır. Bilgi isteyen Ali’nin kapısına gelsin.- Ali benim kardeşimdir; vasim ve vekilimdir...,,
Hz.Muhammed
Adı
|
Hz. Ali
|
Ünvanı
|
Şah-ı Merdan (yiğitlerin Şahı)
|
Anası
|
Fatıma (Haşim soyundan Esad’ın kızı)
|
Babası
|
Ebu Talip
|
Doğum yeri ve tarihi
|
Mekke,21 Mart 598
|
Halife-liği
|
24 Haziran 656 – 24 Oçak 661
|
Çocukları
|
Hasan, Hüseyin, Muhsin, Ümmü Gülsüm, Zeynep, Rukiye
|
Şehadet tarihi
|
Kufe, 661
|
Türbesi
|
Irak’ın Necef kentinde
|
Şehadet sebebi
|
Muaviye döneminde İbni Mülcem tarafından zehirli kılıçla şehit edildi (Ramazan Ayının 19 ve 21).
|
Hz-Ali,21 Mart 598"de Mekke"de Kabe"de dogdu.Babasi, Hz.Muhammed'in amcası Ebu Talib; annesi ise yine Peygamberin sülalesi Haşimi soyundan Esed'in kızı Fatıma'dır.Bu nedenle Ali, anne ve baba soyu bakımından tam bir Haşimi’dir. Annesi adını, “arslan” anlamına gelen “Esed” veya “Haydar” koymak isterse de Hz. Muhammed’in isteğiyle “Ali” konur. Hz.Ali'yi ilk yıkayan Hz.Muhammed oldu.Söylenirki Ali doguncaya degin Peygamber,Peygamberligi kabul etmedi. Bir kıtlık yılında, Hz. Peygamber, Ebu Talip'in sıkıntısını gidermek için oğullarından Ali'yi yanına aldı. Ali, küçük yaştan beri Peygamberin evinde kaldı ve onun terbiyesi altında yetişti. Ali'nin çocuklugunda hiç bir puta tapmadıgı,ilk İsalm inancına inananlardandı.Kimi kaynaklarda ''Peygambere pazartesi günü peygamberlik geldi,ben salı günü İslam inancını kabul etim'' dedigi söylenir. Hz. Peygamberi'in hem vahiy katipliğini, hem de sancaktarlığını yaptı. Bedir (623), Uhud (625), Hendek (627), Hayber (628), Cemel (656), Sıffın (657) gibi savaşlarda yer aldı ve üstün kahramanlıklar gösterdi.
Hz. Ali 'ye, gösterdiği üstün başarılarından; yiğit, mert ve bilge kişiliğinden dolayı, "Şah-ı Merdan (yiğitlerin şahı),Şir-i Yezdan (Allah 'ın Arslanı), Haydar (ars lan), Haydar-ı Kerrar (düşmanının üstüne döne döne vuran aslan),Ebu Türab (toprağın babası, toprak gibi alçak gönüllü), Esedullah (Tanrı 'nın Aslanı), Şah-ı Velayet (ermişlerin, veli/erin şahı), Şah-ı Merdan (yiğitlerin şahı), Ali-yel-Martaza (seçkin insan) gibi isimler verildi. Hazreti Ali'nin kahramanlığı dillere destandır. O'nun yiğitliği, yüceliği ve ölümsüzlüğü konusunda nice efsaneler anlatılmış, nice cenk nameler yazılmış; Tanrısal ve olağanüstü güçlerle donatılmıştır. 'Hayber Kalesi", "Devler Diyarı", gibi cenklerde Zülfikar adlı ucu çatallı kılıcı ve atı Düldül 'le gösterdiği olağanüstü başarılar dilden dile, gönülden gönüle anlatılır gelir.
Yiğitliğin simgesi olan Zülfikar, kimi kaynaklara göre Bedr savaşında gökten indirildiği, kimi kaynaklara göre ise Hz. Peygamber tarafından Bedr savaşında ganimet olarak alındığı ve ilk sahibinin Munabbih bin al-Haccac al-Sahmi (veya oğlu al-As bin Munabbih) olduğu söylenir.' Hz. Peygamber, "La fetta illa Ali; la seyfe illa Zülfikar (Ali'den yiğit er, Zülfikardan üstün kılıç yoktur)" deyip, bu muntazam çentikli (fukralı) kılıcı Uhud savaşında Hz. Ali'ye vermiştir. Zülfikar (zu 'l-fakdr) 'ın sözcük anlamı, Arapça kökenli fukra sözcüğünden gelir. Fukra daha çok omurga kemiğinin boğumlarına denir. Burdaki unların ise, i ılıcrn sırtındaki sulernelerin boğumlara benzer çcntiklcrdcn luşmasından kaynaklanır. Bu tür kılıçlara .mufakkar (çentikli) kılıç" da denir. Alevi-Bektaşilik'te Zülfikar, kaba kuvvetin değil, yiğitliğin, mertliğin, haksızlığa karşı direnmenin, nefisine ve hiddetine hakim olmanın bir simgesidir.
Hz.Ali"nin,bindigi bazı rivayetlere göre Hz.Muhammed tarafından Hz.Ali'ye armagan edilen ata''Düldül'' denir.Bu isimler Alevi-Bektaşi Deyişlerin'de sıkca rastlanır:
Kızılırmak gibi bendinden boşan
Hama'dan,Mardin'den Sivas'a döşen
Düldül egerlendi,Zülfikar kuşan
Alim ne yatarsın günlerin geldi
-Pir Sultan Abdal-
Hz. Ali, “İslam devrimi”nin Peygamber’den sonra bir numaralı adamıdır. Peygamber Muhammed’i, “madde ve manâda temsil yeteneği bakımından” en yüce kimsedir. Ali, son nefesine kadar Peygamber’den ve onun yolundan ayrılmamıştır. Hz. Muhammed’e ilk inanan kişidir. Ali’nin Hz. Muhammed’e bağlılığı kuşkusuz; “tam bir teslimiyet içinde ve aşk düzeyinde”dir. Ali için; bütün güzellikler, iyilikler, idealler Hz. Muhammed’e bağlılıktan ibarettir. Peygamber’in Medine’ye göçü sırasında onun yatağına yatarak ölümü göğüslemesi, Peygamber için “ölüme bile gitmeyi şeref bildiği” içindir. “Bakara Suresi”nin “İnsanlardan öylesi vardır ki, Allah rızasını almak için canını satar ve Allah, kullarını pek esirgeyendir” açıklamasındaki 207. ayeti, Ali'nin, Peygamber uğruna canını vermek için onun yatağına yatması nedeni ile inmiştir.
Ali’nin ilim ve irfan açısından sahabelerin en önde gelenlerinden olması konusunda kimsenin kuşkusu yoktur. Hz. Muhammed’in temsil ettiği bilim ve hikmet değerlerinin insanlara ulaştırılmasında Ali biricik addır. Peygamber Muhammed’in yolunun özünü kavrayan, yakalayan Ali, bu yolla / ideolojiyle bütünleşir. Bu nedenle Aleviler, bu kendilerinin de sahiplendikleri ve izledikleri yola “Muhammed- Ali Yolu” derler. İslam’ın ana damarı ve anayolu budur. Bu yolu; Ehlibeyt, yine bu soydan gelen Oniki İmamlar ve seyyidler sürdürürler. Alevilerse bu yolun bağlıları, inanırları olurlar. Alevilerin başvuru ve erkan kitabı olan Buyruk'ta da. Ali'ye genişçe yer verilir. Hz, Muhammed'in söylediği ileri sürülen, "Biz Ali ile aynı nurdanız" sözleri, Aleviler arasında değişik yorumlara yol açar. Kimi Alevi dedelerine göre, Peygamber ile Ali ayni kişidir. Onlar, hiç bir zaman ölmemişlerdir. Daha sonra değişik adlarla dünyaya gelmişlerdir. Ruhgöçü (reankarnasyon) kuramından etkilenen bu görüşü destekleyen başka bir olay da Hz. Ali'nin kendi cenazesini yine kendisinin götürmesidir.
Batıni düşünceye göre Ali, şöyle tanımlanmaktadır: Ali ve Muhammed, Tanrı tarafından, Adem'den önce aynı ışık parçasından yaratılmışlardır. Bir başka anlatımla, Ali, Adem soyundan değil, onda vücut bulmuş varoluş ötesi bir melektir. Ali,meleklere özgü yeteneklerle donatılmıştır. Bu yetenekler onda gizlidir, açığa çıkmamıştır. Aslında Muhammed ve Ali, tek bir kişi olduğundan meleksel yeteneklerin tümü, önce Hz. Muhammed'de ortaya çıkmış, daha sonra Hz. Muhammed'de kendisindeki meleksel bilgileri; adım adım zerrecikler halinde Ali'ye vermiştir. Bu kurama göre Ali, Muhammed ile aynı düzeydedir, kişi olarak Muhammed'le özdeştir.
Ne bilsin cahil-i nadan Muhammed ya Ali kimdir
Muhammed serveri dindir Alidir cümleye rehber
Ali evvel Ali ahir Ali zahir Ali batın
Ali şems-i münneverdir Alidir nur ile enver
Alidir herşey için can Alidir yar ile mihman
Ali rahim Ali rahman Alidir cümleye server
-Seyyid İmadeddin Nesimi-
İmam Ali, Hz. Muhammed’in en çok değer verdiği ve güvendiği biridir. Medine’ye göçüldükten beş ay sonra göçmenlerle (muhacir / Mekkeliler) ensar (yerliler / Medineliler) arasında dayanışmaya dayanan Alevilerin sonradan musahiplik geleneğinin ilk kaynağı olarak gördükleri bir kardeşlik kurulur. Peygamber de, Ali ile kardeş olur. Ali’yi kendilerinin kardeşi, veziri ve vasisi olarak çevreye sunar. Ali, 622 yılının sonlarında Peygamber’in kızı Fatıma’yla evlenir (Hicret’in 1. yılı, Muharrem ayının 21. perşembe günü). Fatıma, örnek bir kadın tipidir. Yeni oluşturulan İslam toplumunda ideal kadın örneğidir. Her türlü kirden, kötülükten arınık anlamına gelen “Betül” sanıyla anılır. Bu evlilikten Hasan ile Hüseyin doğarlar ve Peygamber Muhammed’in soyu, yani Ehlibeyt’i bu evlilikten sürer. 606 yılında doğan Fatima, babasından 3-4 ay sonra, yani 12. kasım 632 yılında 26 gibi genç bir yaşta Hakka yürür. (ikinçi Halife Ömer bin Hatab tarafından dövülüp tekmelenerek kaburgaları kırılır, kırk günlük bebeği Muhsin'de darbe alır, anne ve bebek şehit olurlar)
Ali, Fatıma’nın sağlığında ikinci bir evlilik yapmaz. Arap geleneğini çiğneyerek tekeşli olarak kalır. Ancak onun ölümünden sonra evlilikleri olur. Veda Haccı dönüşünde Gadiri Hum’da 16. mart 632 günü Peygamber Ali’yi yanına alarak minbere çıkar ve topluma Kuran’la Ehlibeyt’ini bıraktığını söyler. Toplumun yanlışa düşmesini bu iki öğenin önleyeceğini belirtir. Ali’nin elini tutarak; “Ben kimin mevlasıysam, Ali de onun mevlasıdır” diyerek kendisinden sonra İslam Devleti’nin yönetimine Ali’yi önerir. Bu öneriden sonra Ali oradan bulunanlarca kutlanır.Dahası kutlayanlardan biri de, sonradan bunları duymazlıktan-görmezlikten gelecek, Ali’ye karşı amansız erk savaşımı yürütecek ve Peygamber’in isteğini çiğneyecek olan Halife Ömer’dir.Hz. Ali dönemi tümüyle iç karışıklıklarla geçer. Ayşe, Talha ve Zübeyr onun halifeliğin i kabul etmemiş ve Basra'ya çekilmişleridir.Hazinede birikmiş parayı ihtiyaçlılara dağıtır. Astar'ın (elçi) ön çalışmalarından sonra Küfe'ye girer. Oradan Medine'ye hicret eder.Muaviye, Şam'ı başkent edinerek Suriye'ye yerleşir. Devletinin güçlerini orada toparlar. Hz. Ali, Küfe'yi merkez edinerek Irak topraklarına ağırlık verir. Küfe'ye çekilmiştir. Orada Haricilerden ibnü'l Mülcem al-Sarimi tarafından 27 ocak 661 tarihinde zehirli bir kılıç darbesiyle evi önünde yaralanır, iki gün sonra şehit olduğu zaman 63 (veya 65) yaşlarındadır (Ramazan ayının 19-21).
Necef Şehrinde defin edilir. Daha sonraları burada Necef kenti (bugünkü Meşhed-i Ali) kurulur. Türbesinin bulunduğu yer, Necef-i Eşref adıyla anılmaktadır. Hz. Ali, 4 yıl 9 ay halifelik yapmıştır.İç çekişmelerin doğurduğu sorunlar nedeniyle Hz. Ali'nin kabri gizli tutulmuştur. Ama Ehlibeyt'ten ve Oniki imamlardan olan kimseler Necef'teki kabrini, ilk kez Abbasi halifelerinden Harun-ür Reşit 786 yılından sonra belirleyerek yaptırmıştır. Kabrin üzerine bir bina kurulmuştur.1636'da Şeyh Safi'nin yardımıyla türbenin yeniden onarımı başlamış, bu çalışmalar 1642'de Şah Abbas döneminde bitirilmiştir.
|